SUNUŞ: Çalışmalarına 1990 yılında başlayan Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV), kuruluşundan bu yana temel projelerinden biri işkence görenlere yönelik Tedavi ve Rehabilitasyon Projesi’dir.
Beş kentimizde (Adana, Ankara, Diyarbakır, İstanbul ve İzmir) varolan tedavi ve rehabilitasyon merkezlerimize 2000 yılı başına kadar 5719 kişi başvuruda bulunmuştur. Bu sayı, 1226 kişinin daha başvurmasıyla 2001 yılı sonunda toplam 6945’e ulaşmıştır. Vakfımıza başvuran kişilerin fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlarının çözümü için, profesyonel ve gönüllü olarak sayıları yüzlerle ifade edilen sağlık çalışanı, multidisipliner ekipler halinde hizmet sunmaktadır.
2001 yılı gerek tedavi ve rehabilitasyon projesi, gerekse tüm vakıf çalışmaları açısından her düzeyde büyük yoğunlukların yaşandığı bir yıl olarak hafızalarda yerini alacaktır.
Çalışmalarımız açısından 2001 yılının karakteristik özelliklerine kısaca değinmekte yarar olsa gerektir;
-2001 yılında bir yönü ile ülkedeki siyasal yaşam alanlarının yeniden düzenlenmesinde de en önemli argümanlardan biri haline getirilen “cezaevi sorunu” ve bununla ilintili “açlık grevleri” süreci çalışmalarımıza bir çok açıdan yansımıştır. Açlık grevi sonrası başvurularımıza yönelik başlatılan tedavi ve rehabilitasyon çalışmaları, özellikle kimi merkezlerimiz açısından (İstanbul, Ankara, İzmir, Adana), 2001 yılı çalışmalarına damgasını vurmuştur.
Sürmekte olan açlık grevlerinin doğurduğu acının yanı sıra, belirtmek gerekir ki, TİHV, dünyada benzeri olmayan böyle bir açlık grevi sürecinde, nitelikli bir bakım sağlamakta, insani ortamının kuwvetlenmesine katkıda bulunmaktadır. Bugüne kadar böyle olağanüstü bir çalışmaya katkıda bulunan herkes saygı ile anılmalıdır.
Gerçekleştirilen nitelikli çalışma ve oluşan güven ortamı çalışmalarımıza yönelik yurtiçi-yurtdışı dayanışma ortamını kuwetlendirdi. Özellikle İstanbul’da olağanüstü başarı ile yaratılan dayanışma ortamı her zaman anılmak durumundadır.
-Eylül 2001’den itibaren Diyarbakır Temsilciliğimize yönelik denetleme, adli ve idari soruşturma, baskı, sürgün uygulamaları, en başta Diyarbakır Temsilciliğimiz olmak üzere, çalışmalarımıza yansımıştır. Öte yandan, Vakfımız bünyesindeki arkadaşlarımıza yönelik ve aslında çalışmalarımızı bir şekilde etkisizleştirme amacı güden dava ve soruşturmalar 2001 yılında da sürmüştür.
-Bir önceki yılda olduğu gibi 2001 yılında da özellikle “cezaevi sorunu”na yönelik toplumsal duyarlılık etkinliklerinin baskı ve şiddetle karşılaşması sonucu ortaya çıkan bir başvuru profili varlığını sürdürmüştür. Bu başvuru profilinin gerçek anlamı ile “işkence” kapsamında değerlendirilmesi, “toplumsal olaylar” kategorisine sokulmaması gerekmektedir.
-Aralık 2000’de çıkarılan “infaz erteleme” yasası gereği gerçekleşen cezaevlerinden tahliye olgusu çalışmalarımıza yansıyan bir başka unsur olmuştur.
-Son yıllarda giderek artan bir şiddette uygulamaya sokulan “gelişmiş ülkelerden mültecilerin geriye döndürülmesi programları” tedavi merkezlerimize özel talepler şeklinde yansımıştır.
-Öte yandan yine uluslararası bir çalışma olarak öne konan “Cezaevi Protokolü” çalışmaları önümüzdeki dönem önemli bir çalışma alanı olmaya adaydır.
-2001 yıl başında başlayan “İşkenceye Maruz Kalan ya da Tanık Olan Çocuklara Yönelik Sosyal Destek Projesi” Tedavi ve Rehabilitasyon Projesini olgunlaştırdığı gibi, TİHV’nin gelecek dönem çalışmaları konusunda da önemli ipuçları vermektedir.
-İstanbul vakıf binasının 2001’de hizmete girmesi ile merkez bünyesinde fizyoterapi birimi başarılı bir şekilde çalışmaya başlamıştır.
Tedavi projesi, tedavi hizmetleri sunmanın yanı sıra, bu hizmetin niteliğinin artmasına yönelik, eğitim, bilimsel araştırma, bilimsel etkinlikler gerçekleştirme çalışmalarını da içermektedir. Bu çerçevede ulusal ve uluslararası çok sayıda toplantı düzenlenmiş ve toplantılara katılınmıştır.
“İşkencenin Etkin Dokümantasyonu için El Kılavuzu-İstanbul Protokolü” pilot eğitim programının Türk Tabipleri Birliği ve Adli Tıp Uzmanları Derneği ile birlikte merkezimizin bulunduğu 5 ilde başlatılması (Diyarbakır, Ankara, İzmir, İstanbul, Adana) bugün ve gelecek açısından son derece önemli olsa gerektir. Pilot eğitim programına her bir ilde yaklaşık otuzar katılımcı katılmıştır. Bu eğitim ortamında özellikle sağlık ve hukuk disiplinlerinin çok önemli bir birlikteliği gelişmektedir. Pilot projenin çıktıları, İP eğitim programının başta sağlık ve hukuk alanında çok geniş bir hedef kitlesine uygulanabilmesine ilişkin yol gösterici olmuştur.
Yine 2001 yılında İstanbul Protokolü’nün Birleşmiş Milletler resmi dillerine çevirisinin tamamlanıp, kullanıma sokulması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.
Son olarak Diyarbakır Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin açılması, İçel’in Adana Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezimiz ile ortak çalışmaya başlamasından sonra da, yoğun insan hakları ihlallerinin varlığına karşın, henüz merkezlerimizin olmadığı bölgelere yönelik 5 il projesi (Malatya, Gaziantep, Hatay, Adıyaman, Şanlıurfa) uygulaması 2001 yılında da sürmüştür.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Tedavi ve Rehabilitasyon Projesi’nin 2001 yılı çalışma sonuçlarını içeren bu rapor, geçmiş yıllarda olduğu gibi Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde kitap haline getirilmiştir.
2001 Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri Raporu Yönetim Kurulu adına Başkan Yavuz Önen’in insan hakları açısından 2001 değerlendirmesini içeren “Önsöz” yazısından sonra iki bölümden oluşmaktadır.
İlk bölümde, 2001 yılı Vakfın sağlık çalışmalarının dökümü sunulmaktadır. Bu döküm Adana, Ankara, İstanbul, İzmir ve Diyarbakır illerindeki TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerine işkenceye bağlı yakınmaları sebebiyle başvuran kişiler hakkında bilgi ve yorumları içermektedir.
Yukarıda da değinildiği gibi açlık grevi yapanların tedavisi özel bir çalışma alanı biçimine bürünmüştür. Bu sebeple 2001 yılındaki toplam 329 açlık grevi yapmış başvuruya ait bilgi ve yorumlar ayrı başlık altında değerlendirilip, sunulmuştur.
Raporun ikinci bölümünde ise, 2001 yılında Merkezlerimizin de çaba gösterdiği kimi konulara ilişkin makaleler yer almaktadır. Bu bölümün ilk yazıları açlık grevleri ile ilgilidir.
20 Ekim 2000 tarihinde başlayan ve ne yazık ki, halen sürmekte olan açlık grevleri büyük bir trajedi olarak insanlık tarihinde yer alacaktır.
Öte yandan ülkemizdeki son dönem açlık grevi deneyimi gerek tıbbi sonuçları, gerekse tedavi yaklaşımları açısından dünya tıp ortamında da özel bir deneyim alanı oluşturdu. Bu sebeple, bu deneyimle ilgili insanların acılarını azaltma amaçlı bilimsel çalışmalar tıp ortamının öncelikli görevi oldu. TİHV bu konuda kapsamlı bir hazırlık içindedir.
Bu çalışmalara da katkıda bulunacak iki yazıya raporumuzda yer verdik. Birinci yazı, okumakta olduğunuz bu sunuşu sizlerle paylaşan benim (Dr. Metin Bakkalcı) 2-6 Ekim 2001 tarihinde 37. Ulusal Psikiyatri Kongresi’nde sunduğum “Açlık Grevlerinde Hekimin Rolü ve Tıbbi Etik” başlıklı yazı. Bu yazıda, açlık grevi tanımı tartışıldıktan sonra, son açlık grevi sürecinde de mesleklerinin ve insanlık değerlerinin gereği olağanüstü bir çalışma içinde olan hekimlerin açlık grevlerindeki rolü çeşitli açılardan açıklığa kavuşturulmaya, ayrıca intihar-açlık grevi ilişkisi berraklaştırılmaya çalışılmıştır.
İkinci yazı ise, bu süreçte her açıdan olağanüstü bir çalışma yürüten Dr. Çağrı Temuçin tarafından hazırlanmıştır. Bu çalışmada, TİHV Ankara Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezinde kendisinin doğrudan izlediği 39 açlık grevcisi başvurunun nörolojik muayene, ön değerlendirme ve izlem sonuçları ortaya konmuştur. İzlem sonuçlarında görülebileceği gibi, her şeye karşın uygun tedavi yaklaşımları son derece önemlidir.
Dr. Deniz Dülgeroğlu’nun “Fiziksel Travmaya Maruz Kalan Başvuruların Tanıları” başlıklı çalışması, aynı zamanda TİHV deneyiminin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Ankara Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezinde 1996-2000 yılları arasında kas-iskelet sistemi ile ilgili yakınması olan 41 başvurunun retrospektif bir çalışmasını yapan Dülgeroğlu, literatürde sınırlı yer alan bu konuya önemli bir katkı sunmaktadır.
Son yazı ise, Dr. Bülent Pişmişoğlu ve arkadaşlarınca Adli Tıp Kurumu’nun düzenlediği “Yıllık Adli Tıp Toplantıları-2001”de sunulan “Elektrik İşkencesi Uygulanmış Bir Olguda Alternatif Adli Rapor Çalışması” başlıklı çalışmasıdır. Uzun yıllardır elektrik işkencesinin tespitine yönelik bilimsel çalışmalar ve alternatif adli rapor çalışması yapılan TİHV ortamında hazırlanmış bu çalışma ile konunun önemi bir kez daha ortaya konmuştur.
TİHV çalışmaları, ülkenin değişik kentlerinde ortak bir amaç için çalışmalar yapan, sağlık çalışanı ve insan hakları savunucusu yüzlerce duyarlı insanın eseridir. Bu çalışmalara katkıda bulunan, bizi yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza, çalışmalarımıza başından bu yana destek veren başta İnsan Hakları Derneği ve Türk Tabipleri Birliği olmak üzere ilgili tüm kurumlara şükranlarımızı sunarız.