İşkencede Tıbbi Rapor Düzenlenmesi
TİHV Yayınları
ÖZET

İşkence insanlık tarihinden beri vardır, işkence uygulamasını azaltmak, en aza indirgemek ve en sonunda ortadan kaldırmak, üstesinden gelinmesi gereken bir sorun olarak tüm toplumların önünde durmaktadır. Bu süreçte hekimlerin görevi büyüktür. Hekimin görevi, işkenceyi bilimsel kanıtlarla yargı önüne sermektir. Ancak konu ile ilgili tıbbi bilgide eksiklik vardır. Başarılı olabilmek için klinik ve laboratuvar bulguların saptanmasında, rapor verilme tekniğinin geliştirilmesinde çalışmalara gerek duyulmaktadır. Dış ülkelerde işkencenin tıp fakültelerinde eğitim ve araştırma konusu olmasına yeni yeni başlanmıştır. Ülkemizde tıp fakültelerinde işkencenin lafının dahi edilmemesi büyük eksikliktir. Hipokrat Yemini gereği işkence ile uğraşmak tıbbın asli görevi olmalıdır.

İşkencede, sağlıklı rapor verebilmek için hekimin bazı prensipleri, kuralları ve bilgileri özümsemesi ön koşuldur. Her şeyden önce hekim işkencenin tanımını iyi bilmelidir. Ancak bu şekilde neyin karşısında olduğunu tartabilir ve kelimeleri seçerek dikkatle raporunu yazabilir.

“Dünya Tabipleri Birliği” 10 Ekim 1975 tarihli Tokyo toplantısında işkenceyi şu şekilde tanımlamıştır: işkence, kendi başına ya da herhangi bir otoritenin emri ile hareket eden bir ya da birden çok kişinin, bir diğer kişiyi, bilgi vermeye, bir itirafta bulunmaya, ya da diğer herhangi bir nedenle konuşmaya zorlamak, korkutmak veya cezalandırmak için kasıtlı ve sistemli, fiziksel ve mental, şiddetli acı verici ya da zarara yol açan, aşağılayıcı, insanlık dışı işlemlerdir.

1984 yılında yapılan, Birleşmiş Milletlerin işkence değerlendirmesi de, bunun benzeri, daha genişletilmiş şeklidir. Altı çizilerek belirtilen, işkencede amacın bilinç ve geliştirilmiş yöntem-alet kullanımı olmasıdır.

Unutulmaması gereken bir özellik de işkencede karar organının yargı olduğudur. Olayda işkence vardır veya yoktur kararı mahkemeye aittir. Hekimin görevi yargının önüne inandırıcı, güven verici kanıt getirmektir. Ancak kesin olan bir gerçek, raporun bilimsel ağırlığının büyük önemi olduğu ve kolay reddedilemeyecek gücüdür. Bu nedenle rapor veren hekimin konu ile ilgili eğitim görmüş olması, yetkinliği büyük önem taşır. Bazı bilgileri edinmiş olmak gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti, 1953’de “Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Sözleşmesine” imza atmakla bi dizi yükümlülüklere girmiştir. Ülkemiz bireylerinin sözleşmede tespit edilen konularda “Uluslararası insan Hakları Mahkemesi”ne başvuru hakkı vardır ve T.C. burada alınan kararlara uymak zorunluluğundadır. İşkence de bu konulardan biridir, İşkencenin uluslararası bir tanımının olması bu yüzdendir. Bu nedenlerle, raporun içeriğinin, düzenleniş tekniğinin uluslararası normlara uygun olması çok önemlidir. Aksi halde yetersiz rapor Uluslararası İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne getirildiğinde kabul görmeyecektir…

Kaynak Web Sayfası