ÖNSÖZ: İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde temel bir insan hakkı olarak tanınan sığınma hakkı günümüzde devletler tarafından sıklıkla ihlal edilmekte ve hatta yok sayılmaktadır. Irk, din, milliyet, politik görüş veya belirli bir sosyal gruba mensup olmaları sebebiyle ülkesinde zulüm görme endişesi taşıyan kişiler birçok ülkede halen şüphe ile karşılanmakta ve alıkonulmaktadırlar.
1951 BM Mülteci Sözleşmesinin 31. maddesinde de açıklandığı üzere; “Taraf Devletler, hayatlarının veya özgürlüklerinin, tehdit altında bulunduğu bir ülkeden doğruca gelerek izinsizce kendi topraklarına giren veya bu topraklarda bulunan mültecilere, gecikmeden yetkili makamlara başvurarak yasadışı girişlerinin veya bulunuşlarının geçerli nedenlerini göstermeleri koşuluyla, yasadışı yollardan girişleri veya bulunuşlarından dolayı ceza vermeyeceklerdir.”
Fakat birçok uluslararası örgütün raporlarında da açıkça belirtildiği gibi sığınmacı ve mültecilere devletlerin yaklaşımları, hak temelli politikalardan oldukça uzakta olup bu kişilerin uzun süreler boyunca, kimi zaman keyfi şekilde alıkonmaları şeklindedir. Her ne kadar BMMYK, mülteci hareketlerinin ancak yasalarda açıkça belirtilen istisnai durumlarda ve tüm olası seçeneklerin değerlendirilmesinin ardından kısıtlanabileceğini belirtse de sığınmacı ve mülteciler birçok ülkede belirsiz sürelerle oldukça kötü koşullarda tutulabilmektedirler.
İnsan haklarının korunması açısından söz konusu alıkonulma yerlerinin bağımsız bir mekanizma tarafından denetlenmesi, tam da tanımlanan bu olumsuz koşullar nedeniyle oldukça büyük bir önem taşımaktadır.
Yasal veya yasadışı biçimde, devlet güçleri ya da özel kişiler tarafından özgürlüğünden yoksun bırakılan ya da özgürlüğü kısıtlanan bireylerin tutuldukları resmi ya da gayri resmi yerlerin, devlet mekanizması dışında bir mekanizma tarafından ve önceden haber verilmeksizin denetimini hedefleyen İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Seçmeli Protokol’ün tüm diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de uygulanması, mülteci ve sığınmacıların alıkonulduğu yerlerin izlenmesine de olanak sağlayacak ve hak ihlallerinin önlenebilmesi için değerli bir gelişme olacaktır.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Protokol’ün etkili bir şekilde hayata geçirilmesini sağlamak amacıyla gerçekleştirdiği çalışmalar kapsamında 2008 yılında alıkonulma yerlerine ziyaretler yapan kişi ve kuruluşların donanımlarının arttırılmasına katkı sunabilmeyi hedefleyerek, “Alıkonulma Yerlerinin İzlenmesi: Cezaevi İzleme Kılavuzu” hazırlamıştır.
Ancak söz konusu kılavuzun kapsamı, alıkonulma yerlerinin tüm kategorilerinin bir kitapta ayrıntılı olarak ele almanın mümkün olmaması nedeniyle cezaevlerinin izlenmesi ile sınırlı tutulmuştur.
Türkiye’de sığınmacı ve mülteci alıkonulma merkezlerinin durumunun, gerek tutulan kişilerin prosedürel hakların ihlali gerekse merkezlerin maddi koşulları sebebiyle insan hakları açısından endişe verici olduğu açıktır.
Bu nedenle, TİHV olarak elinizdeki çalışmayı mülteci ve sığınmacı tutulma yerlerinin izlenmesi amacıyla oluşturulması gereken mekanizma üyelerine izleme bilgi ve becerisi sağlanması hem de alıkonulma yerlerine ziyaretler yapan diğer kişi ve kuruluşların donanımlarının arttırılması yönünde etkin katkı sunması dileğiyle hazırladık.
Bu çalışma, 2010–2011 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz “Mülteci, Sığınmacı ve Uluslararası Korumaya ihtiyacı olan diğer kişilerin haklarının etkin bir şekilde korunması” projesi kapsamında mevcut Alıkonulma Yerlerinin İzlenmesi: Cezaevi İzleme Kılavuzu’nun mülteci ve sığınmacı tutulma yerlerine uyarlanması ile oluşturulmuştur…