SUNUŞ: Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın, kuruluşundan bu yana başarı ile yürüttüğü projelerinden birisi işkence görenlere yönelik Tedavi ve Rehabilitasyon Projesi’dir. Proje, Adana, Ankara, İstanbul ve İzmir Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerince yürütülmektedir. Çalışmalar 1990 yılında başlamış ve 1997 yılı başına kadar merkezlerimize 2767 kişi başvuruda bulunmuştur. Bu rakam, 1997 yılında ise 537 kişinin başvurmasıyla, toplam 3304’e ulaşmıştır. Vakfımıza başvuran kişilerin fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlarının çözümü için, profesyonel ve gönüllü olarak sayıları yüzlerle ifade edilen sağlık çalışanı, ekipler halinde hizmet sunmaktadır. Yoğun insan hakları ihlallerinin varlığına karşın, henüz merkezlerimizin olmadığı bölgelere yönelik 5 il projesi (Diyarbakır, Van, Malatya, Gaziantep, Mersin) uygulaması 1997’de de sürmüştür.
Tedavi ve Rehabilitasyon projesi açısından 1997 yılı, Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerinin her düzeyde daha etkin bir kurum olması çabası ile yaşanmıştır. Yıl içinde, bilim ortamının çeşitli unsurları ile ilişkilerin daha yoğunlaşması; Etik Kurulun oluşması; Tıbbi Kurulların oluşmaya hazır hale gelmesi; olgu tartışmalarının yoğunlaşması; psikolojik görüşme oranının 9057’ye çıkması, tedavisi yarım kalan başvuru oranının 9622.9’a düşmesi (1995’de 627.3, 1996’da 923.5 idi.); bu konudaki gelişmeler başlığı altında ifade edilebilir.
1997 yılı, TİHV’nin kuruluşundan bu yana önüne koymuş olduğu bir amaç olan, Diyarbakır’da merkez oluşturma çabalarının yeniden yoğunlaştığı bir yıl olmuş ve 1998 yılında somut adım atılmıştır.
Adana davasının mahkeme safhası 2 Mayıs 1997’de sonuçlanmıştır. “İşkence gören başvurularımızı yetkili mercilere bildirmemek” (TCK 530) iddiası ile yargılanan Tedavi Merkezi Hekimimiz Dr. Tufan Köse ise cezalandırılmıştır (18.787.000 TL. para cezası). Gelinen noktada ifade etmek isteriz ki, değerlerimizin ve görüşlerimizin haklılığı tüm açıklığı ile gözler önüne serilmiştir. Tıp etiğinin evrensel ilkelerinden olan kişinin onayı dışında gizlilik, işkence gibi özgül bir konuda birçok açıdan yaşamsal öneme sahiptir. Bu özgül konuda tartışmasız öncelikli olan, işkence mağdurunun ruhsal, fiziksel ve sosyal olarak sağlığının kazandırılması ve korunmasıdır. Bu nedenle hekimlerimiz, mahkeme kararı ne olursa olsun, görevlerini geçmişte olduğu gibi sürdüreceklerini açıklamışlardır.
Ne var ki, mahkeme kararı bu görüşe aykırıdır. Kuşkusuz yüzyılların birikimi olan değerlerin bir karar ile yok edilebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle kararın kaldırılması için, hakkımız olan tüm ortamlarda (Yargıtay, Uluslararası/ Ulusalüstü Mahkeme süreçleri) çabalarımızı daha da yoğunlaştıracağız. Dava şu anda Yargıtay aşamasındadır.
Bu süreçte konuya ilgi gösteren, katkıda bulunan ve dayanışma ortamı yaratan herkese çok teşekkür ediyoruz.
Tedavi Projesi, tedavi hizmetleri sunmanın yanısıra, kuşkusuz bu hizmetin niteliğinin artmasına yönelik olarak eğitim, bilimsel araştırma, bilimsel etkinlikler gerçekleştirme çalışmalarını da içermektedir.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Tedavi Projesi’nin 1997 yılı çalışma sonuçlarını içeren bu rapor, geçmiş yıllarda olduğu gibi Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde kitap haline getirilmiştir. Rapor, TİHV’nın kendi olanakları çerçevesinde yayına hazırlanmış ve bastırılmıştır.
Yıllık raporların işlevselliği açısından basım ve sunum tarihleri önemlidir. Bu nedenle 1997 raporunun Haziran ayında basılması, işlevselliğe uygun olabilir. Kuşkusuz önümüzdeki yıllarda buna daha çok özen gösterilecektir.
1997 Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri Raporu Yönetim Kurulu adına Başkan Yavuz Önen’in insan hakları açısından 1997 değerlendirmesini içeren “Önsöz Yerine” yazısından sonra iki bölümden oluşmaktadır;
İlk bölümde, 1997 yılı Vakfın sağlık çalışmalarının dökümü sunulmaktadır. Bu döküm Adana, Ankara, İstanbul ve İzmir illerindeki TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerine işkenceye bağlı yakınmaları nedeniyle başvuran kişiler hakkında bilgi ve yorumları içermektedir.
Raporun ikinci bölümünde ise, 1997’de Tedavi Merkezlerimizin çaba gösterdiği kimi konulara ilişkin makaleler yer almaktadır.
Bu bölümde ilk olarak, Dr. Cem Kaptanoğlu’nun “İkincil Travmatik Stres” konulu yazısı yer almaktadır. Travmatik olayların, travmayı doğrudan yaşayan kişilerden başlayarak, onların yakın çevrelerini hatta tüm toplumu etkilediğini ortaya koyan yazıda, İkincil Travmatik Stres ile “Aydınlık için bir dakika karanlık eylemini” ilişkilendirme girişimi ilginç olduğu kadar, son derece anlamlı bir tartışma konusu olsa gerektir. Dr. Kaptanoğlu, bu eylemi “bir bakıma ihtiyaç duyduğumuz grup tedavisinin ilk seansı” olarak tanımlayıp, “ancak iyileşebilmemiz için önümüzde topluca katılmamız gereken çok sayıda seans var.” saptamasını yapmaktadır.
Aynı bölümde ikinci yazı ise, toplum vicdanını derinden etkileyen, ülkemizde yaşamaya mahkum olduğumuz, dahası mahkum olmadığımız bir konu (açlık grevi – ölüm orucu) ile ilgilidir. 12 ölüm ile sonuçlanan Mayıs 1996 açlık grevi-ölüm orucu sürecinde, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’nca tıp çevreleri ve dahası tüm toplumca onur duyulan bir şekilde başarı ile tıbbi yaklaşımda bulunulan açlık grevi-ölüm orucu katılımcılarının klinik değerlendirmesine ilişkindir.
TİHV çalışmaları, ülkenin değişik kentlerinde ortak bir amaç için çalışmalar yapan, sağlık çalışanı ve insan hakları savunucusu yüzlerce duyarlı insanın eseridir. Bu çalışmalara katkıda bulunan, bizi yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza, çalışmalarımıza başından bu yana destek veren İnsan Hakları Derneği ve Türk Tabipleri Birliği’ne şükranlarımızı sunarız.