TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri Raporu – 1998
TİHV Yayınları
ÖZET

SUNUŞ: Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın, kuruluşundan bu yana temel projelerinden biri işkence görenlere yönelik Tedavi ve Rehabilitasyon Projesi’dir.

Çalışmalar 1990 yılında başlamış ve 1998 yılı başına kadar merkezlerimize 3304 kişi başvuruda bulunmuştur. Bu rakam, 1998 yılında ise 706 kişinin başvurmasıyla, toplam 4010’a ulaşmıştır. Vakfımız Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerine başvuran kişilerin fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlarının çözümü için, profesyonel ve gönüllü olarak sayıları yüzlerle ifade edilen sağlık çalışanı, multidisipliner ekipler halinde hizmet sunmaktadır.

Tedavi ve Rehabilitasyon Projesi açısından 1998 yılı, önceki yıllarda olgunlaştırdığımız ve 1998 yılı için önümüze koyduğumuz programı gündelik faaliyetimiz içinde önemli ölçüde gerçekleştirdiğimiz bir yıl oldu. Tedavi ve Rehabilitasyon projesi açısından 1998 yılı, Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerinin her düzeyde daha etkin bir kurum olması çabası ile yaşanmıştır.

Proje, 1998 yılında Haziran ayına kadar Adana, Ankara, İstanbul; İzmir Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerince yürütülmüştür. Haziran ayından sonra ise Diyarbakır’da beşinci merkezin açılması çerçevesinde son derece önemli bir yıl olmuştur. 1992 yılından başlayarak Türkiye İnsan Hakları Vakfı kararı olmasına karşın, çeşitli nedenlerle Diyarbakır’da merkez açma olanağı olmamıştır. Diyarbakır’daki ilgili kurum ve kişilerin etkin çabası ile, 1997’de başlayan Merkez açma hazırlıkları Haziran 1998’de tamamlanmış ve açılış gerçekleşmiştir. Açılıştan sonra gündelik faaliyetin yanı sıra, bir dizi etkinlik gerçekleştirilmiştir. Diyarbakır Merkezinin açılması, İçel’in Adana Merkezimiz ile ortak çalışmaya başlamasından sonra da, yoğun insan hakları ihlallerinin varlığına karşın, henüz merkezlerimizin olmadığı bölgelere yönelik 5 il projesi (Malatya, Gaziantep, Hatay, Adıyaman, Şanlıurfa) uygulaması 1998’de de sürmüştür.

Yine Tedavi ve Rehabilitasyon Projesi kapsamında 1998 yılının diğer önemli bir faaliyet alanı “İşkencenin Etkin Dokümantasyonu için El Kitabı Geliştirme 2. Uluslararası Toplantısı-İstanbul Protokolü” hazırlıkları olmuştur. Övünçle ifade etmek gerekir ki, bu çalışmanın gerçekleşmesinde Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın önemli bir rolü olmuştur. 3 yıllık hazırlıklardan sonra, 11-13 Mart 1999’da İstanbul’da gerçekleştirilen bu toplantıya tüm dünyadan ve ülkemizden ilgili kuruluş ve kişiler katılmıştır. “İstanbul Protokolü” olarak anılacak bu çalışmanın Birleşmiş Milletler Protokolüne dönüştürülmesi için çalışılacaktır.

Tedavi ve Rehabilitasyon Projesi tedavi hizmetleri sunmanın yanı sıra, sunulan hizmetlerin niteliğinin artırılmasına yönelik, eğitim, bilimsel araştırma, bilimsel etkinlikler gerçekleştirme çalışmalarını da içermektedir.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Tedavi Projesi’nin 1998 yılı çalışma sonuçlarını içeren bu rapor, geçmiş yıllarda olduğu gibi Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde kitap haline getirilmiştir.

Yıllık raporların işlevselliği açısından basım ve sunum tarihleri önemlidir. Bu nedenle Mayıs ayında basılması, bu işlevselliğe uygun olabilir. Kuşkusuz önümüzdeki yıllarda buna daha da özen gösterilecektir.

1998 Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri Raporu Yönetim Kurulu adına Başkan Yavuz Önen’in insan hakları açısından 1998 değerlendirmesini içeren “Önsöz” yazısından sonra iki bölümden oluşmaktadır.

İlk bölümde, 1998 yılı Vakfın sağlık çalışmalarının dökümü sunulmaktadır. Bu döküm, Adana, Ankara, İstanbul, İzmir ve Diyarbakır illerindeki TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerine işkenceye bağlı yakınmaları nedeniyle başvuran kişiler hakkında bilgi ve yorumları da içermektedir.

Raporun ikinci bölümünde ise, 1998’de Tedavi Merkezlerimizin de çaba gösterdiği bazı konulara ilişkin makaleler bulunmaktadır.

Bu bölümde ilk olarak, Dr. Cem Kaptanoğlu’nun “Kompleks Travma Sonrası Stress Bozukluğu (K TSSB)” konulu bir yazısı yer almaktadır. Önümüzdeki dönemde, TSSB’nin kliniğiyle ilgili tartışmalar, karmaşık / basit TSSB gibi yeni eksende yoğunlaşacağını ifade eden yazar, kompleks TSSB’nin basit TSSB’den oldukça farklı bir klinik görünüme sahip olduğuna dikkat çekiyor. Uzamış, tekrarlayıcı travmalarla karşılaşan mağdurları anlamamızı kolaylaştıracak bir tanısal kategoriye gereksinimimiz olduğunu vurgulayıp, “Yirmi yılı aşkın bir süredir sıcak çatışmaların sürdüğü, sokak ortasında veya evlerinde insanların öldürüldüğü, işkence, adam kaçırma, kaybedilme ve çete öykülerinin, masalların yerini aldığı bir ülkede, Türkiye’de büyüyen çocukları “ki pek çoğu 20 yaşlarına geldi”, şimdiki ve gelecekteki davranışları, tepkileri, düşünceleri ve duygularıyla, belki “karmaşık TSSB”nin yardımıyla daha iyi anlarız.” cümlesiyle bitiriyor yazısını.

Yine bu bölümde ikinci olarak, işkence görenler arasında çok sık rastlandığı bilinen, kas- iskelet sistemini ilgilendiren yakınma ve hastalıklara ilişkin Dr. Ümit Şahin’in bir yazısı yer almaktadır. İşkenceye bağlı gelişen kas- iskelet sistemi hastalıklarının ayırd edici özelliklerinden birinin başvurudaki ağrılı durumun kronikleşebilmesi ve bazen izleyen yıllar içinde geç dönemde ortaya çıkabilmesi olduğunu belirten yazar, işkence sonrası rehabilitasyon yaklaşımında, fiziksel, psikolojik ve sosyal disiplinlerarası işbirliğine ihtiyacı belirtiyor. TİHV İstanbul Temsilciliği Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezine başvuran kas- iskelet sistemine ait yakınmaları bulunan ve fizik-tedavi ve rehabilitasyon konsültasyonu istenen başvuruların yakınmaları, tanıları ve uygulanan tedaviler çözümlenerek işkence sonrası dönemde ortaya çıkan, özellikle de kronikleşen ya da geç dönemde görülen fiziksel rahatsızlıklar değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Üçüncü olarak, Hacettepe Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksek Okulu öğretim üyeleri Prof. Dr. Gül Şener ve Yrd. Doç. Dr. Mintaze Kerem’in, ülkemizde ilgili alana yönelik son derece değerli bir yazıları yer almaktadır. İşkence sonrası sorunların giderilmesinde ya da en aza indirilmesinde rehabilitasyon yaklaşımlarının önemine işaret eden yazarlar, işkence nedeniyle oluşan kas, iskelet ve nörolojik sisteme ait problemlere; kişinin gereksinimlerine göre belirlenen fizyoterapi rehabilitasyon yöntemlerine ilişkin çalışma sunuyorlar. Fiziksel ve psikolojik problemlerin en aza indirilmesinde iyi bir rehabilitasyon ekibi, uygun tedavi ve sosyal yaklaşımların gerekliliği vurgulanıyor.

Dördüncü yazı ise, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Dr. Ü. Biçer, Dr. B. Çolak ile Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan Dr. M. Bilgili, Dr. Y. Ergezer’in “Travmanın Adli Psikiyatrik Boyutu ve Öneriler* başlıklı çalışmaları. Adli Tıp alanında travmanın fiziksel boyutunun ayrıntılı olarak değerlendirilmekle birlikte yakın zamana kadar psikiyatrik boyutunun yeteri kadar ele alınmadığını ifade eden yazarlar, travmanın ruhsal boyutunun adli psikiyatri ve hukuksal zeminde bazı düzenlemelerin gerekliliğine işaret ediyorlar. Ve travmanın ruhsal boyutunun adli psikiyatri açısından tanınması, adli tıp ve hukuk yönünden objektif kriterlere göre değerlendirilmesi için ruhsal travmanın boyutları ve önerilerin tartışılmasına son derce değerli katkı sunan çalışmalarını sunuyorlar.

Bu bölümde son olarak, adli tıp uygulamalarını çeşitli açılardan tartışma olanağı veren Av. N. Betül Vangölü ve Av. Selçuk Kozağaçlı’nın vekilliğini üstlendikleri bir örnek olay ile ilgili bir yazı yer almaktadır.

TİHV çalışmaları, ülkenin değişik kentlerinde ortak bir amaç için çalışmalar yapan, sağlık çalışanı ve insan hakları savunucusu yüzlerce duyarlı insanın eseridir. Bu çalışmalara katkıda bulunan, bizi yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza, çalışmalarımıza başından bu yana destek veren İnsan Hakları Derneği ve Türk Tabipleri Birliği’ne teşekkürlerimizi sunarız.