TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri Raporu – 2004
TİHV Yayınları
ÖZET

SUNUŞ: Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı muamele veya cezaya maruz kalan kişilere, bugün itibariyle beş tedavi ve rehabilitasyon merkezinde (Adana, Ankara, Diyarbakır, İstanbul ve İzmir), fiziksel ve ruhsal tedavi ve rehabilitasyon hizmeti sunabilmek ve dokümantasyon çalışmaları yapmak amacı ile 1990 yılında kurulmuş olan uzman bir kuruluştur.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Dokümantasyon Merkezi ve Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerinden elde edilen son dönem rakam ve istatistiksel bilgiler bile, maalesef, Anayasa ve yasalarımızda yer alan bütün önlemlere ve altına imza atılmış uluslararası sözleşmelere rağmen Türkiye’de işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı muamele veya cezaların hala ciddi bir sorun olarak varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. Olumlu olarak değerlendirilen kimi gelişmelerde de TİHV’nin bugüne kadar ki çalışmalarının önemli katkısı olduğunu belirtmek gerekir.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri çalışmalarının güncel değerlendirmesini yapmayı amaçlayan bu rapor, aynı zamanda Türkiye’de söz konusu problemi daha iyi anlamaya yönelik olarak hazırlanmıştır.

2004 yılında, işkence olgusu ülke içinde, özellikle Avrupa Birliği süreci ile ilişkili olarak da özel bir gündem olmuştur. Bu açıdan Avrupa Birliği İlerleme Raporu ve 17 Aralık 2004 kararları gözönüne alındığında önümüzdeki dönemde de özel gündem olma vasfını koruyacaktır. Bu süreçte, görülmüştür ki, işkence olgusu politik mülahazalar ile tartışılmaya çalışılmış, vicdani bir haykırış olmaktan uzak, bilimsel yaklaşımlara hürmet etmeyen kimi politik tutumları gerekçelendirme refleksleri öne çıkartılmaya çalışılmıştır.

Böyle bir ortamda bilgiye dayalı, aynı zamanda vicdani bir haykırışın gereği olan Vakıf çalışmalarımızın daha da sistematize edilmesi gereği aciliyet arz etmektedir.

Bu aciliyet, başta Irak olmak üzere dünyadaki işkencenin meşrulaştırılma çabaları gözönüne alındığında daha da önem arz etmektedir.

Yakın zamanda, bugüne kadar ki çalışmaların katkısı ile, bu arada Avrupa Birliği ilişkileri gereği de, işkence konusunda yasal-idari kimi olumlu değişimler hiç kuşkusuz ki gerçekleşmektedir. Söz konusu olumlu gelişmeler ile birlikte bütün bu sürecin karakteristik özelliği, işkencenin mutlak önlenmesine ilişkin henüz, başta politik irade olmak üzere, içtenlikli bir iradenin söz konusu olmadığıdır. İşkencenin, sistematik işkencenin uluslararası tanımları ve 15 yıllık TİHV birikimleri gözönüne alındığında görüleceği gibi, bu konuya bütünlüklü yaklaşımın söz konusu olmadığı gerçeğinin yanısıra, 2004 sonbaharına damgasını vuran “Türkiye’de işkence sistematik midir? Değil midir?” tartışmasında Başbakan’ın “Türkiye’de işkence sistematik diyenler terörist örgütlerle ilişki içindedir” şeklindeki ifadeleri sorunun vehametini ortaya koymaktadır.

Beş kentimizde (Adana, Ankara, Diyarbakır, İstanbul ve İzmir) varolan tedavi ve rehabilitasyon merkezlerimize 2004 yılı başına kadar 8835 kişi başvuruda bulunmuştur. Bu sayı, 922 kişinin daha başvurmasıyla 2004 yılı sonunda toplam 9757’ye ulaşmıştır. Vakfımıza başvuran kişilerin fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlarının çözümü için, profesyonel ve gönüllü olarak sayıları yüzlerle ifade edilen sağlık çalışanı, multidisipliner ekipler halinde hizmet sunmaktadır.

Tedavi projesi, tedavi hizmetleri sunmanın yanısıra, bu hizmetin niteliğinin artmasına yönelik eğitim, bilimsel araştırma, bilimsel etkinlikler gerçekleştirme çalışmalarını da içermektedir. Bu çerçevede ulusal ve uluslararası çok sayıda toplantı düzenlenmiş ve toplantılara katılınmıştır.

2004 yılında, ülke içindeki eğitim çalışmalarının yanısıra, IRCT, Dünya Tabipleri Birliği ve PHR ile birlikte 5 ülkede (Fas, Gürcistan, Meksika, Sri Lanka ve Uganda) gerçekleştirilen İstanbul Protokolü Eğitim Projesi’ndeki Vakfımızın katkı biçimleri TİHV’nin bu konudaki birikimini bir kez daha ortaya koymuştur.

Yılın son döneminde yasalaşan “Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun” ile “yasal” biçimlere dönüşen “izolasyona dayalı cezaevleri” uygulamaları özellikle F tipi cezaevleri deneyimi ile gündemini korumuş, bu konu ile bağlantılı açlık grevleri katılımcı sayısının bir hayli azalmasına karşın varlığını sürdürmüştür. Dahası açlık grevleri sebebiyle sağlık sorunu olanlardan cezaevlerinden salınanların, salındıktan sonra yine aynı Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan sağlıklarının düzeldiğini gösteren raporlara dayalı olarak cezaevlerine geri alınması girişimleri özel gündemimiz olmuştur.

TİHV’nin özel olarak “işkence” ile ilgili maddelerine doğrudan müdahil olmaya çalıştığı ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Türk Ceza Kanunu’ndaki düzenlemelere bağlı olarak yıl sonuna doğru cezaevlerinden salınan yaklaşık 3000 kişinin önemli bölümünün, doğal olarak, tedavi merkezlerimize başvurması çalışmalarımız içinde özel bir gündem olmuştur. Bu gelişme, en azından önümüzdeki dönemde de yoğunluklu bir gündemimiz biçimine bürünmüştür.

Rapor ve alternatif adli tıp rapor çalışmaları bu yıl da sürdürülmüştür.

1 Haziran 2005 yılında yürürlüğe giren Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu 67. maddenin 6. bendi “Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanuni temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddenin de gereği olarak bundan sonra işkence sebebiyle uzman görüşü almak anlamında TİHV’ye başvuruların artacağını öngörmek mümkündür ve dolayısı ile bu konudaki birikimimizin daha etkin kullanımı için gerekli hazırlıklar yapılmaktadır.

TİHV ile işbirliği içinde Adli Tıp Uzmanları Derneği tarafından yürütülmeye başlanan “İşkencenin Önlenmesinde Bağımsız Bilirkişilik” projesi bu alandaki çalışmalara önemli katkı sunmaktadır.

Bu çalışmalarda önemli katkısı olan İzmir İşkence Önleme Grubu’nun çalışmalarının 2004 yılı içinde İzmir Barosu’nca önlenmesi Vakıf çalışmalarını da olumsuz etkilemiştir. İşkence Önleme Grubu’nun çalışmalarının sürdürülmesi konusu Vakıf gündemindedir.

Son yıllarda hep andığımız gibi, Dünyada derinleşen eşitsizlikler ve özellikle “gelişmiş diye adlandırılan ülkelerin” insan hareketliliğini sınırlama, dahası kendi ülkelerindeki mültecilerin geri gönderilmesi programlarını hızlandırma çabaları başta olmak üzere çeşitli gerekçeler ile (o “mültecilik” meselesi tedavi ve rehabilitasyon çalışmaları açısından daha ağırlıklı bir gündem olmuştur.

İki yıldır geliştirilmeye çalışılan yeni bilgisayar programı 2004 yılında uygulamaya sokulmuştur. 2004 verilerinin kısa sürede elde edilmesi ile programın esas olarak yararı ortaya çıkmıştır. 2004 deneyimi içinde yıl başında gerekli güncelleştirmeler yapılarak 2005 yılından itibaren bu konuda daha düzenli bir çalışma imkanı yaratılacaktır. İşkencenin önlenmesi çabalarımızda yeni programın güncel bilgi elde etmek ve aktif izleme için sağladığı olanaklar son derece kıymetli olacaktır.

TİHV çalışmaları, ülkenin değişik kentlerinde ortak bir amaç için çalışmalar yapan, sağlık çalışanı ve insan hakları savunucusu yüzlerce duyarlı insanın eseridir. Bu çalışmalara katkıda bulunan, bizi yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza, çalışmalarımıza başından bu yana destek veren başta İnsan Hakları Derneği ve Türk Tabipleri Birliği olmak üzere ilgili tüm kurumlara şükranlarımızı sunarız.