SUNUŞ: Genel olarak demokratik hayatın olağanüstü daraldığı, özel olarak da Temmuz ayından itibaren yeniden başlayan ve yakın dostlarımızı da yitirdiğimiz çatışma ortamı, özellikle de tahayyül etmekte bile zorlandığımız “aralıksız sokağa çıkma yasağı” uygulamaları ile yaşanan 2015 yılının çalışma raporunu, hele de tüm ruhu ile yazmak ne kadar mümkün olabilir ki? Bu nedenle öncelikli olarak sunuş bölümünü yazan arkadaşınız olarak, gerek yapılması gerekenler konusundaki, gerekse de rapordaki tüm eksiklikler nedeniyle özürlerimi öncelikle sunmak isterim.
Her bir insan kıymetli, her bir canlı kıymetli, içinde yaşadığımız doğa kıymetli, tüm bunları hissetmek kaydı ile aynı zamanda Temmuz 2015’ten itibaren yeniden başlayan çatışma ortamında yitirdiğimiz TİHV kurucusu da olan sevgili Tahir (Elçi) arkadaşımız da, Cizre referans merkezi gönüllüsü sevgili Aziz (Abdülaziz Yural) arkadaşımız da çok kıymetli…
“Nerede kalmış idik?” diyerek devam edilebilir mi ki “gündelik hayatımıza” sevgili Tahir’i, sevgili Aziz’i yaşadıktan sonra… Her birinin haberi geldikten sonra “Ne kadar da geç kaldık” dememiş mi idik? Oysa ne çok istemiştik bir an önce bunca yaşanan acıların son bulması için o güzel insanlarla birlikte çaba göstermeyi, yaşanan bunca acıları paylaşarak biraz da olsa azaltmayı.
Şimdi ONLARSIZ nasıl olacak? Bunca acı ile nasıl sürdüreceğiz “gündelik hayatlarımızı”?
Her halde birbirimize daha çok, daha çok sarılacağız ve de başta sevgili Tahir ve Aziz başta olmak üzere o güzel insanlarla birlikte olmanın, her halükarda bu tahammül edilemez acıların son bulmasına katkı sağlayacak yolları bulacağız, ne kadarsa o kadar yaralarımızı saracağız, her halde de bütün bunların sorumlularının bir gün hesap vermelerini sağlayacağız.
2015 yılı demokratik hayatın olağanüstü baskı altına alındığı, yeniden başlayan çatışma ortamının da etkisi ile yakın tarihimizin en ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir yıl olmuştur. Hiç kuşkusuz bugüne kadar sürekli talep ettiğimiz “çatışmasızlık” ortamının sağlanması en öncelikli gündem olsa gerektir.
Bu öncelikli gündemimizin yanı sıra 2015 yılında TİHV çalışmaları altta yer verilen dört ana başlıkta kuvvetlendirilmeye çalışılmıştır.
1. TİHV’in temel varlık sebebi olan işkence ve diğer ağır insan hakları ihlallerinin önlenmesine yönelik çalışmalar
2. Çatışma ortamının sonlanması, özel olarak da “aralıksız sokağa çıkma yasağı” uygulamalarının sonlanmasına yönelik çalışmalar
3. “Aralıksız sokağa çıkma yasağı” uygulamaları sonlandıktan sonraki süreçlere ilişkin çalışmalar
4. Çatışma ortamı gözönüne alınarak Vakfın çalışma tarzındaki değişikler dahil olmak üzere, özel olarak Diyarbakır tedavi merkezi ile Cizre “referans merkezi” çalışmalarının tahkimi
Bir yandan ülkemizdeki tahayyül etmekte bile zorlandığımız yaşananlar karşısındaki geç kalmışlık ve derin yetmezlik duygusunu yaşarken, diğer yandan tüm vakıf ortamının olağanüstü bir çaba içinde olduğunu, tüm eksikleri ile birlikte nitelikli çalışmalar yürütmeye çalıştığının da hissedilmesinde yarar olsa gerektir.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 1990 yılında, İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele Davranış ve Cezalandırmalara maruz kalan kişilere fiziksel ve ruhsal tedavi ve rehabilitasyon hizmeti sağlamak ve insan hakları ihlallerinin dokümantasyonunu yapmak amacıyla kurulduğunu bir kez daha paylaşmak isteriz.
TİHV’in işkence gören kişilerin fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlarının çözümüne yönelik sunduğu bu hizmet, başta sağlık çalışanları olmak üzere çok farklı uzmanlık alanından sayıları yüzlerle ifade edilen profesyonel ve gönüllü ekipler tarafından multidisipliner bir yaklaşımla gerçekleştirilmektedir.
TİHV, tedavi ve rehabilitasyon hizmetinin niteliğinin artırılması amacına yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitli eğitim, bilimsel araştırma ve etkinlikler gerçekleştirerek işkence izlerinin belgelenmesi ve işkence görenlerin tedavisi konusunda önemli bir birikim odağı haline gelmiştir.
İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı muamele veya cezaların etkili biçimde soruşturulması ve belgelendirilmesi için uluslararası nitelikte yegane kılavuz olan İstanbul Protokolü’nün oluşturulması, Birleşmiş Milletler belgesi haline gelmesi ve ardından bu belgenin dünya çapında tanıtılıp eğitimlerinin verilmesi süreçlerinde TİHV’in oynadığı öncü rol bunun sadece somut bir örneğini oluşturmaktadır.
TİHV, işkence gören kişilere sunduğu tedavi ve rehabilitasyon hizmetinin yanı sıra işkence ve kötü muamelenin önlenmesi amacıyla işkence görenlere sınırlı imkanları ile doğrudan kendisi ya da kendi avukatları aracılığı ile gönüllü hukuksal destek de vermiştir. Ayrıca başta işkence olmak üzere ağır/ciddi insan hakları ihlalleri dokümantasyonuna yönelik objektif ve güvenilir bir sistem geliştirmiş ve önemli bir bilgi birikimi oluşturmuştur.
İşkence ve kötü muamele gören kişilerin birçoğu karmaşık travmanın başka bileşenlerinden de etkilenmektedir. Mümkün olduğu kadar kapsamlı bir onarım için tıptan daha fazlasının gerekli olduğunun bilinciyle, TİHV karmaşık ve toplumsal travma sorununu da ele alan daha bütüncül ve çok disiplinli bir programın geliştirmesini için 2004 yılından bu yana çalışmalar yürütmektedir.
TİHV, halen Ankara, Diyarbakır, İstanbul ve İzmir illerindeki dört tedavi ve rehabilitasyon merkezinde işkence görenlerin tedavi ve rehabilitasyonuna yönelik çalışmalarını sürdürmektedir. İşkence görenlere yönelik tedavi ve rehabilitasyon merkezi çalışmalarının amaca uygun sürdürülebileceği gerekli ortamı (işkence görenlere yönelik nitelikli tedavi ve rehabilitasyon hizmetinin verilebilmesi ile işkencenin etkin tıbbi belgelenmesi için gerekli olan, başta ruhsal, fiziksel ve sosyal gönüllü ve çalışanlardan oluşan, multidisipliner etkin bir ekip çalışmasının sağlanması; böyle bir ekip çalışmasının ön koşulu olan ruh halinin varlığı) sağlayana kadar Adana tedavi merkezimizin çalışmalarına 1 Ağustos 2015 tarihi itibari ile ara vermenin derin üzüntüsünü yaşamaktayız.
Öte yandan 2014 yılından itibaren başlatılan hazırlıkların sonucu olarak 17 Ekim 2015 tarihinde Cizre “referans merkezi” Şırnak Tabip Odası ile aynı mekanda çalışmalarına başlamıştır. Ne yazık ki, Cizre’deki 14 Aralık 2015 – 2 Mart 2016 tarihleri arasındaki 79 günlük “aralıksız sokağa çıkma yasağı” döneminde çalışmalarımız, yanısıra mekanımız etkilenmiştir. Daha da anlam kazanan Cizre’deki çalışmalarımızı kuvvetlendirmeye yönelik çaba gösterilmektedir.
TİHV tedavi ve rehabilitasyon merkezinde 2016 yılına kadar, işkence gören ve onların yakını olan toplam 15.775 kişiye hizmet sunulmuştur.
Merkezlerimize 2015 yılında işkence gören ve onların yakını olarak 597 kişi başvurmuştur.
Yanısıra, 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara tren garında, 17 Şubat 2016 ve 13 Mart 2016 tarihlerinde Ankara’da, 19 Mart 2016 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen bombalı saldırılar sonrası söz konusu bombalı saldırılardan etkilenenlere yönelik ilgili kurumlarla birlikte (Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği, Türk Tabipleri Birliği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Travma Çalışmaları Derneği ve Çift ve Aile Terapileri Derneği) esas olarak iller bazında “Psiko-Sosyal Dayanışma Ağları” çalışmalarına başlamış ve zaman içinde daha da kuvvetlendirilmiştir. İşkence ve diğer kötü muameleye maruz kalan başvuruların yanısıra oluşturulan Psiko-Sosyal Dayanışma Ağı kapsamında sadece 2015 yılı içinde “20 Temmuz 2015 tarihli Suruç’taki bombalı saldırı nedeniyle 47, “10 Ekim Ankara tren garındaki bombalı saldırı” nedeniyle 255 başvuru olmuştur.
Diğer yandan tedavi ve rehabilitasyon merkezlerimizin olmadığı illerden başvuru kabulüne yönelik 1993 yılından itibaren sürdürdüğümüz “beş il” uygulamasına 2015 yılında da devam edilmiştir. Bu kapsamda 2015 yılındaki 69 başvurumuzun 63’ü Diyarbakır merkezimizin başvurusudur.
Yine merkezlerimizin bulunmadığı ve ağır/ciddi işkence ve diğer insan hakları ihlallerinin yaşandığı bölgelere yönelik olarak 2008 yılında başlatılan “Gezici Sağlık Ekibi” programı 2015 yılında da sürdürülmüştür.
Sınırlılıkları olmakla birlikte Diyarbakır Fidanlık kampı başta olmak üzere Ezidilere yönelik psiko-sosyal çalışmaların zenginleştirilmesine çaba gösterilmiştir.
2015 yılında da “Tedavi ve rehabilitasyon Projesi” kapsamında tedavi ve rehabilitasyon çalışmalarının yanı sıra çok sayıda eğitim (ülke içinde ve dışında İstanbul Protokolü Eğitimi programları; sanat terapisi dahil travma alanına yönelik eğitimler) ve bilimsel çalışmalar (“Türkiye’de İşkencenin 22 Yıllık Eğilimi”, “İşkence Tanısında Kemik Sintigrafisinin Yeri”, “Türkiye ve İsrail’de İşkencenin Yasal Çerçevesi Hakkında Karşılaştırmalı Çalışma” yanı sıra daha önce tamamlanan kimi bilimsel çalışmaların yayın haline getirilmesi vb.) gerçekleştirilmiştir.
Yine tedavi ve rehabilitasyon çalışmalarının yanı sıra işkencenin önlenmesine yönelik bütünlüklü faaliyetler kuvvetlendirilmiştir.
Bu kapsamda; 2015 yılında Tedavi ve rehabilitasyon merkezlerimizce toplam 73 başvuru için alternatif adli tıp raporu/epikriz hazırlanmıştır. İşkencenin önlenmesinde önemli bir imkân sunan BM İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolü’nün (OPCAT) gereği olan etkin bir Ulusal Önleme Mekanizması’nın yaşama geçmesi doğrultusunda çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca, 2015 yılı içinde “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Evrensel Periyodik İzleme raporu için Alternatif rapor” hazırlanmış ve 29 Ocak 2015 tarihindeki BM İnsan Hakları Konseyi’nin Türkiye ile ilgili oturumuna sunulmuştur. Yanısıra, yine 2015 yılı içinde “Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite’nin Türkiye ile ilgili 4. Periyodik raporu için Alternatif rapor” hazırlıkları sürdürülmüştür.
Tedavi ve rehabilitasyon projesi kapsamında 2015 yılında da Filistin ve İsrail’deki paydaşlarımızla birlikte ortak çalışmalar kuvvetlendirilmiştir.
TİHV’in temel misyonu ise yukarıda belirtilen nihai hedefe ulaşmak için yaşamın her alanında işkencenin önlenmesi mücadelesine katkı sağlamak ve işkence gören kişilerin yaşadıkları travma ile başedebilmelerine ve fiziksel – ruhsal – sosyal açıdan tam bir iyilik haline ulaşabilmelerine katkı sağlamaktır. Başka bir ifadeyle, ağır insan hakları ihlallerine maruz kalan kişi ve topluluklara yönelik bir tür “toplumsal özür dileme” ortamı oluşturmaktır.
Hiç kuşkusuz tüm bu çalışmaların, TİHV’in yıllardır maddi ve manevi büyük bir özveriyle görev yapan kurucular kurulu üyeleri, yönetim kurulu üyeleri ve profesyonel çalışanlarının yanı sıra ülkenin dört bir yanında aynı amaç için bir araya gelmiş başta sağlık çalışanları, hukukçu ve insan hakları savunucuları olmak üzere farklı toplumsal kesimlerden ve uzmanlık alanlarından yüzlerce duyarlı insanın ortak eseri olduğunu bir kez daha paylaşmak isteriz.
Bu çalışmalara katkıda bulunan, bizi yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza, çalışmalarımıza başından bu yana destek veren başta İnsan Hakları Derneği ve Türk Tabipleri Birliği olmak üzere ilgili tüm kurumlara, bir kez daha şükranlarımızı sunarız.