ÖNSÖZ: Tam 30 yıldır ateşin düştüğü yerdeyiz. Dile kolay! Sevgili kurucu başkanımız, canım abim Yavuz Önen’in dediği gibi, ateş düştüğü yeri yakıyor ve biz de o ateşin düştüğü yerde olmaya devam ediyoruz 30 yıldır. Ateş çok yakıcı, ateşi salanlar daha da pervasız son yıllarda. Türkiye İnsan Hakları Vakfı yolun başındayken reddettikleri, en fazla “münferit” deyip isteksizce kabullendikleri işkence ile övünen bir iktidarla boğuşuyoruz artık yıllardır. İşkence yapanların değil işkenceyi dile getirenlerin suçlandığı yıllara yenileri eklenirken, işkence göreni onunla bununla iltisaklandırıp işkenceyi meşrulaştıran, işkenceleri görünür kılma çabalarına polisin moralini bozduğu için çemkiren, yakaladığına yüksek sesle ezan dinleteceği tehdidini savurup alenen tüm ülkeye işkence uygulayan, bununla övünen bir hiç işleri bakanı var bir süredir bu memleketin.
Hiçbir “ağar”tıcının aklayamayacağı suçların failleri ile el ele verip devasa bir hapishaneye dönüştürmeye çalıştıkları Türkiye’de inatla varlığını ve mücadelesini sürdüren İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) insan hakları ihlallerine, işkenceye karşı durmaya, işkence görenlerin sesi olmaya devam ediyor. İşkencenin açtığı yaraları onarmak için onlarca gönüllü sağlık çalışanı ve çok disiplinli bir çalışmanın gerektirdiği bileşenlerden emekçisi ile çabalarını sürdürüyor, cezasızlığa karşı tarihe kayıt düşüyorlar. Tedavi süreçlerinin düzenlenmesi için TİHV’e yapılan başvuruların Türkiye’de işkencenin yaygınlığını göstermediği uzun yıllardır hep vurguladığımız bir gerçek. Çok çeşitli nedenlerle işkence görenler ne İHD’ye ne de TİHV’e başvuruyor, onun için de dokümantasyon birimlerimiz gerçek oranlara ulaşmaya çalışıp emek veriyorlar.
Bir süredir işkence için değerli olduğunu düşündüğüm önemli bir veri var, o da gözaltına alınanlar hakkında yapılan mukavemet soruşturmaları. İHD’nin ve TİHV’in 2019 raporlarında anılan rakam 163.032 olarak kayıtlara geçmiş. Maalesef aynı dönemde “işkence” ve “eziyet” suçlarını düzenleyen iki ayrı yasa maddesinden açılan soruşturma sayısı 2196 ile sınırlı. Eziyet suçu tümüyle bireysel bir suç olup, kamu görevi dolayısıyla işlenen suçlardan olmadığı yasada açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, kolluk hakkında ısrarla soruşturma ve kovuşturmalarda eziyet suçunu düzenleyen yasa maddesi üzerinden işkence suçunu aklama, kolluğun kamu görevinden çıkarılmasını engelleme çabası olduğunu görüyoruz.
Bu soruşturmaların davaya dönüşme oranlarına baktığımızda da ‘kamu görevlisine direnme’ suçunu oluşturan TCK’nın 265. maddesinin de bulunduğu “kamu idaresinin güvenirliğine ve işleyişine karşı suçlar”dan dolayı 2018 yılında açılan bu 163.032 soruşturmanın 48.064’ü hakkında dava açıldığı ortaya çıkıyor. Bir önceki yıl açılan 26.016 davayı ikiye katlamış direnme suçu. Kolluğun bu iddiayla ortaya atılmasının temel nedenlerinden birisinin insanların işkence iddiası ile yargıya başvurmasını engellemek olduğunu biliyoruz. O nedenle açılan soruşturma sayısını bu ülkedeki gerçek işkence rakamlarının göstergesi olarak değerlendirmek çok yanlış olmayacaktır. Bu direngen vatandaşlarımızı nüfusa oranladığımızda ise geçtiğimiz yıl bu topraklarda yaşayan her 500 kişiden birinin işkence gördüğünü söyleyebiliriz sanırım. Kolluğun son yıllarda işkence görüntülerini gururla sosyal medyada paylaşması da dikkate alınınca işkenceye tanıklıkla birlikte Türkiye sathına yayılan işkence uygulamasında Vakıf olarak tedavi süreçlerine katkı sunabildiğimiz insanların sayısı okyanusta bir damlayı aşmıyor.
Okyanusta bir damla deyip geçmemekte de yarar var. TİHV’in dokunduğu her işkence görenle yalnız bedenleri, ruhları onarmakla kalmayıp insanların adalet duygusunu da güçlendirdiğini, işkencenin oluşturduğu belirsizlik ortamını ortadan kaldırarak insana güveni tazelediğini düşündüğümüzde 2000 açlık grevleri sürecinden sonra 908 başvuru ile son 20 yılın en yüksek sayısına ulaştığımız 2019 yılı ağır hak ihlallerinin yaygınlığı kadar, TİHV’in emeklerinin insanlıktan yana anlamlı değişim yarattığı bir yıl olarak da anılacaktır.
Bu değişimde katkısı olan tüm emekçilerimize şükranla…