GİRİŞ: Genellikle işkencenin salt politik ve toplumsal bir sorun olduğu söylenir ve bu noktada sadece işkencenin yarattığı bir takım sağlık sonuçlarından söz edilir. Oysa işkence tüm dünyada bir halk sağlığı sorunu.
Halen bu denli yaygın olması, ölümlere neden olması, maddi ve manevi kayıplara yol açması, işkence görenlerin ve yakınlarının evlerinden, işlerinden, okullarından, ailelerinden olması, travmanın kuşaktan kuşağa aktarılması halk sağlığı sorununun boyutlarından bazıları.
Dünyada insan hakları hareketleri özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra Birleşmiş Milletler Örgütü’nün kurulmasıyla başladı. Devletlerin yaptığı insan hakları ihlalleri; bu ihlallere karşı korunmak amacıyla, devletlerle ve hükümetlerle hiçbir ilişkisi olmayan ve temsilcilerini halkın sağladığı “insan hakları örgütlerinin’’ kurulmasına neden oldu. Türkiye’de bu hareket özellikle 12 Eylül 1980 askeri darbesinin hemen sonrasına rastlar. 1980 askeri darbesi Türkiye’de işkencenin en ağır haliyle yaşandığı dönem olarak kayıtlarda yer aldı;
650 bin kişi gözaltına alındı ve 90 güne varan gözaltı sürelerinde ağır işkence gördü, Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi, 171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi, 50 kişi idam edildi, Yüzbinlerce insan fişlendi, 338 bin kişiye pasaport yasağı kondu, Birçok gazete ve derginin yüzlerce sayısı toplatıldı, Muhalif yayın organları kapatıldı, 100 binin üzerinde kitap yakıldı, Demokratik/siyasal toplu gösteri yapma hakkı sürekli engellendi, Muhalif siyasi partilerin siyaset yapma hakkı sürekli olarak engellendi, 937 film yasaklandı, Resmi söylem dışında yayın yapan TV kanallarının ekranları defalarca ve günlerce karartıldı, İnsan Hakları Derneği büyük baskılarla karşılaştı; üyeleri gözaltına alındı, yargılandı, işkence gördü, 23 bin 667 dernek, sendika ve benzeri sivil toplum örgütleri kapatıldı, 1980-1995 yılları arasında 108 kişi şüpheli bir biçimde ortadan kayboldu, 1991-1996 yılları arasında 1000’in üzerinde insan faili meçhul cinayetlerle öldürüldü, Cezaevleri işkence hanelere dönüştürüldü….
Ağır insan hakları ihlalleri, işkence, kayıplar, yok etmeler, yargısız infazlar, ölümler, yerinden etmeler, uzun mahpusluklar, 90 güne varan ve geçen gözaltılar, hukuksuzluklar Türkiye’de insan hakları mücadelesini başlatan ve hızlandıran nedenler oldu. İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı, işte 12 Eylül’ün yarattığı bu hak ihlallerinin tespiti ve onarım gereksinimini karşılamak üzere sivil topluma inanmış insanların çabalarıyla kurulmuştur.