2015 yılının Temmuz ayında iki yıldır devam eden ateşkes, silahlı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve Türkiye devleti arasındaki henüz emekleme aşamasında olan barış sürecinin çökmesiyle sona erdi. Barış sürecinin son bulmasını takip eden on ay boyunca, on yıllardır sürüp giden çatışma sürecinin bir önceki evrelerinin aksine, silahlı çatışmalar güneydoğunun kırsal alanlarında değil, il ve ilçe merkezlerinde yaşandı. Şimdiye kadar, aralarında 368 silahsız il ve ilçe sakininin de bulunduğu 2,360 kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Güneydoğunun farklı bölgelerinde yaşanan şiddet olayları, geniş çaplı yıkımlar ve devam eden sokağa çıkma yasaklarıyla zorla yerinden edilenlerin sayısının ise en az yarım milyona ulaşmış olması muhtemel dâhilinde. Bu rapor, Diyarbakır’ın tarihi merkez ilçesi Sur’da yaklaşık 24,000 kişinin zorla yerinden edilmesine odaklanıyor. Raporda, Sur sakinlerinin yerinden edilme koşulları, başta yeterli konut hakkı olmak üzere devam eden hak ihlalleri ve gitgide daha da uzaklaşan bir ihtimal olarak evlerine ya da yaşadıkları ilçeye geri dönme imkânı belgeleniyor.
Bölgenin farklı il ve ilçelerinde olduğu gibi Sur’da da, PKK ile ilişkili kişiler hendekler kazıp, barikatlar kurup, “öz yönetim” ilan ettiler. Hukuka ve kamu düzenine karşı ciddi ve zorlu bir durum yaratan bu fiillere cevaben Türkiye yetkilileri süresiz 24 saatlik sokağa çıkma yasağı kararlarını uygulamaya geçirdi ve nihai olarak 11 Aralık 2015 tarihinde, halen devam eden, daimi sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sokağa çıkma yasağı altındaki diğer kentsel alanlarda olduğu gibi, askeri güvenlik operasyonlarında ağır silahların kullanılması, geniş çaplı yıkımlara ve birçok kişinin ölümüne sebep oldu. Türkiye İnsan Hakları Vakfı, hayatını kaybedenler arasında en az on silahsız mahalle sakininin de olduğu ifade ediyor. Orantısız öldürücü güç kullanımı ve sık sık yaşanan su ve elektrik kesintileri ile birlikte sokağa çıkma yasağı koşullarında hayatta kalmanın zorluğu, Sur’un sokağa çıkma yasağı altındaki altı mahallesinde yaşayan, yaklaşık 24,000 mahalle sakininin tamamının ya da hemen hemen tamamının evlerini terk etmesine neden oldu. Bugün dâhi bu mahallelerin büyük bir bölümü boş ve sokağa çıkma yasağı devam ediyor.
Silahlı çatışmalar, Sur’da Mart ayında, sokağa çıkma yasağının ilan edildiği diğer bölgelerde ise Haziran 2016’da son buldu. Bu tarihten itibaren silahlı çatışmalar kent merkezlerinin dışında devam etti. Güneydoğudaki gelişmeler, önemli ölçüde, Türkiye yetkililerinin 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası verdiği tepkiyle şekillendi. Yetkililer, olağanüstü hal uygulaması altında muhaliflere yapılan kapsamlı ve sistematik saldırıların bir parçası olarak, Kürt medya organlarını kapatma, gazetecilerini tutuklama, bölgenin farklı yerlerinde, seçilmiş yerel yöneticilerin yerine kayyum atama ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerine kitlesel bir biçimde son verme suretiyle muhalif Kürtleri hedef aldılar. Kentte yaşayan yerinden edilmiş ailelere destek sunan iki önemli aktör, Sur ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyelerinin belediye eşbaşkanları yerine hükümet tarafından kayyum atandı ve yine yerinden edilenlere doğrudan insani yardım ve destek sağlayan sivil toplum örgütleri kapatıldı.
Bu ortamda, yerinden edilen ve evleri ellerinden alınan ailelerin hakları ihmal ediliyor. Sur’da, sokağa çıkma yasağının ilan edildiği esas bölgede yaşayan ailelerin büyük çoğunluğu hâlâ zorla yerinden edilmiş durumda. Yetkililerin sunduğu, önemli, ancak yetersiz ve de mevcut ihtiyaçların tümüne cevap vermekten uzak destek ve yardıma rağmen, birçok yerinden edilmiş aile yeterli barınma imkânlarına ulaşabilmiş değil. Çocukların eğitim hakkı gibi diğer haklar ise yine yeterli düzeyde tesis edilmiyor. Benzer bir biçimde, yerinden edilen ilçe sakinlerinin evlerine ya da yaşadıkları yerleşim yerine geri dönme hakkı da, devam eden sokağa çıkma yasakları, tahribata uğramış ya da yıkılmış altyapı ve konutlar ve de devam eden konut yıkım çalışmaları nedeniyle ciddi tehlike altında bulunuyor. İlçe sakinleriyle istişare edilmeden geliştirilen ve ilçe sakinlerinin Sur’dan uzak semtlere taşınmasını öngören kentsel yenileme projesinin önünü açmak için de Sur ilçesinin en az yüzde 60’ı tamamen kamulaştırıldı.
Bölgedeki sürece bir bütün olarak bakıldığında, bu süreç, altyapıdaki değişiklikler ve nüfus transferi vasıtasıyla güvenliği sağlamak için söz konusu yerlerde ikamet eden kişileri yerinden etme ve bu yerleri yıkıp yeniden inşa etmeye yönelik önceden tasarlanmış bir planın olduğu izlenimini veriyor. Bu büyük kriz karşısında, yetkililerin, Sur’da yerinden edilenler ve bölge genelinde, sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı ilçelerde yerinden edilen yüzbinlerce insan için somut bir plan oluşturması gerekiyor. İlçe sakinleriyle tam istişare içerisinde geliştirilecek bu tür bir plan, hızlı bir şekilde oluşturulmalı ve yerinden edilen kişilerin haklarına erişimini sağlamalıdır. Daha da önemlisi bu plan ile devlet, ülke içinde yerinden edilen kişilerin, kendi istekleri ile evlerine ya da sürekli yaşadıkları yerlere geri dönmelerini sağlayacak gerekli koşulları oluşturmalı ve gerekli imkanları sağlamalıdır.