GİRİŞ: Dönem dönem her ülkenin tarihinde rastlanan işkence, bilgi alma, itiraf ettirme, ceza verme gibi amaçlarla bilinçli olarak kişiye fiziksel ve ruhsal acı vermektir. Bireylerde travma sonrası ortaya çıkabilecek fiziksel ve ruhsal belirti-lerin engellenebilen önemli nedenlerinden birisi de işkencedir. İşkence, bireyin yanısıra toplumu da etkileyen ciddi bir sorundur. Uluslararası Af örgütü, 1993 yılında yayımladığı raporunda dünyada 111 ülkede halen yaygın bir biçimde işkence yapıldığını belirtmektedir.
Bazı işkence türlerinde psikolojik etkiler fiziksel etkilerden daha derin izler bırakmaktadır, örneğin, sürekli olarak öldürmeyle, sakat bırakmayla tehdit etmek, işkence gören başka kişileri seyrettirmek, sahte idam uygulamaları yapmak, sürekli olarak rahatsız edici sesler dinletmek, kişinin dayanma gücünü azaltmak için sosyal desteğini elinden almak, bir daha eve dönemeyeceğine dair tehdit edip çaresiz bırakmak, anlamsız ve basit emirleri zorla yaptırmak gibi işkencelere maruz bırakılan kişilerde, fiziksel belirtilere ilave olarak pek çok psikolojik belirti görülmektedir. Bunlar intihar düşünceleri, depresyon, çaresizlik, kaygı, kızgınlık, korku, bellek yitimi, konsantrasyon bozukluğu, uykusuzluk, baş ağrıları, kabuslar, dayanıklılığı yitirme, cinsel bozukluklar ve özel bir travma ile ilişkili ağrılardır.
Peterson4, son yıllarda işkence gören ve göçe zorlanan bireylerin gittikleri ülkelerde yeni sorunlarla karşılaştığını vurgulamaktadır. Bu kişilerin, geçmiş yaşantılarıyla ilişkileri kesilmiş, mültecilik deneyimleri sosyal ve kültürel yönden onları şaşırtmıştır. Ailelerini, dillerini, evlerini, arkadaşlarını, kültürlerini, sosyal statülerini ve ideallerini kaybetmişlerdir. Kültür şoku, kimliklerini tehdit etmektedir, işkencenin etkisi bu ani değişiklikle karışmakta, inançlarını yıkmaktadır. Bu deneyimler sonucu, sözü edilen bu kişilerde, apati, depresyon, suçluluk ve özgüven yitimi görülmektedir.
Araştırmalar, işkenceye ilişkin psikolojik etkilerin uzun süre devam ettiğinden söz etmektedir. Allodi ve Covvgill’in raporlarına göre, kişide uzun süre kaygı, kendi işkence deneyimine ait kabuslar, korkulara dayalı somatik belirtiler, fobiler görülmektedir. İşkenceye maruz kalan kişilerin fiziksel ve psikolojik durumu üzerine yapılan araştırmalarda, bu kişilerin ruhsal durumlarında zamanla iyileşme olduğu, buna karşın işkencenin etkisinin tam olarak geçmediği gözlenmiştir. Gonsalves, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan 32 Şilili siyasal sığınmacının Amerika’ya iltica ettikleri sırada yoğun depresyon içinde olmalarına karşın, kampta yaşamaya başladıktan iki ay sonra yüzde yüz olumlu duygu yaşadıklarını ve ilk geldikleri günlerdeki depresyonlarının bir daha görülmediğini belirtmiştir.
İşkence gören kişilerde gözlemlenen psikolojik belirtilerle ilgili çalışmalara bakıldığında depresyonun ve kaygının görülme sıklığının fazla olduğu vurgulanmıştır. Yurtdışında yapılan araştırmalarda işkence gören kişilerde %14-%88 oranları arasında kaygı, %17-%71 oranları arasında depresyon bildirilmiştir. Türkiye’de yapılan araştırmalara bakıldığında ise, işkence gören kişilerde %17-%48 oranları arasında kaygı, %4-%57 oranları arasında depresyon ortaya çıktığı görülmektedir. Oranlar araştırmadan araştırmaya büyük farklılıklar göstermekle birlikte genel olarak Türkiye’de daha düşük çıkmaktadır. Ayrıca, Türkiye’de işkence gören kişilerle yapılan çalışmalarda en az bir ruhsal belirti bildirme oranının (%33.5) yurtdışında yapılan araştırmalarda ortaya konan oranlara (%68) göre daha düşük olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu çalışmanın amacı, işkence gören kişilerde ortaya çıkan depresyonun, durumluk ve sürekli kaygının, umutsuzluğun işkence görmeyen kişilerden farklı olup olmadığını ve duruma bağlı olarak değişip değişmediğini, Türkiye’de işkence görüp, yurtdışına gidenlerle, halen Türkiye’de yaşayan kişiler arasında, umutsuzluk ve depresyonun, durumluk ve sürekli kaygının ortadan kalkma süresinde fark olup olmadığını araştırmaktır.
Değişik yönleriyle birçok tıp dalını yakından ilgilendiren işkence konusunda yeni başlayan ve giderek önem kazanan araştırmaların daha çok post-travmatik stres bozukluğuna (PTSB), cinsel sorunlara, aile içi etkileşimlere ve tedavilere, işkence ile depresyon ve kaygı arasındaki ilişkilere yönelik olduğu görülmüştür. Bu araştırmada işkence görmüş ve temel olarak fiziksel yakınmaları olan kişilerde, mültecilik statüsü de kontrol edilerek genel kaygı ve depresyon düzeylerini değerlendirmeye çalıştık.