GİRİŞ: Alıkonulma yerlerinin izlenmesi kavramı ile farklı ülkeler değişik tarihlerde tanışmış ise de uluslararası hukuk, Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme’ye bir ek olarak hazırlanan ve 22 Haziran 2006 tarihinde yürürlüğe giren Seçmeli Protokol’le bu kavramın çerçevesini çizmiştir.
İşkence ve kötü muamelenin tüm dünyada devam ettiği ve terörle mücadele adı altında temel hak ve özgürlüklerin daha fazla kısıtlandığı bir dönemde Birleşmiş Milletler, insan haklarının ve özellikle de işkence ve kötü muamele vakalarının önlenmesi amacıyla üye devletlerin çok daha aktif roller alması için Seçmeli Protokol’ü tüm üye devletlerin imza ve onayına sunmuştur.
Türkiye de Protokol’ü 14 Eylül 2005 tarihinde imzalamış ancak henüz onaylamamıştır.
Protokol, alıkonulma yerlerini belirli kurumlarla sınırlamamaktadır. 4.madde uyarınca; tutma işleminin kamusal iradeyle doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılı olduğu ve kişinin kendi iradesi dışında terk edemediği her türlü yer bu kavramın içindedir.
4. maddede herhangi bir sınırlama getirilmediği için söz konusu yerlerin, araçların veya alanların kamuya ya da özel kişilere ait olması arasında da herhangi bir fark bulunmamaktadır.
Protokol, alıkonulma kavramını, kişilerin bir suç soruşturması kapsamında ya da yargılama sonucunda konuldukları yerlerle de sınırlamamaktadır. Alıkoyma hali yargısal bir mekanizma kararına dayanabilir ya da idari tutma çerçevesinde yapılmış ya da tamamen yasadışı olabilir. Ancak, örneğin, özel güvenlik firmalarının elemanları tarafından uygulanan muamele ya da özel okulların yatakhanelerindeki muamele de işlemin kamusal otoriteyle doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılı olduğu durumlarda Protokol kapsamına girecektir…